Virüsleri ve hastalıkları kim yarattı.
Virüslerin ve hastalıkların ilacını kim yaratacak.
İnsanların özellikle Müslümanların üzerine düşen nedir?
Euzü billâhi mineşşeydânirracîm, Bismillâhirrahmânirahîm.
Elhamdü leke yâ Hâlikal âlemin.
Essalâtü vesselâmü aleyke yâ Tabibe kulûbil mü’minîn.
Vesselâmü aleyküm ve rahmütüllahi yâ ümmete Seyyidil Mürselin.
Evet virüsleri ve hastalıkları kim yarattı?
Tabiki her şeyi yaratan Allah yarattı. Biricik Rabbimiz şöyle buyurmuştur:
اَلَّذ۪ي لَهُ مُلْكُ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِ وَلَمْ يَتَّخِذْ وَلَداً وَلَمْ يَكُنْ لَهُ شَر۪يكٌ فِي الْمُلْكِ وَخَلَقَ كُلَّ شَيْءٍ فَقَدَّرَهُ تَقْد۪يراً
O, göklerin ve yeryüzünün mülkü (idaresi) kendisine ait olandır. Çocuk edinmemiştir. Mülkünde O’nun hiçbir ortağı da yoktur. O her şeyi yaratmış ve yarattığı o şeyleri bir ölçüye göre takdir etmiştir. (Furkan Suresi 2. Ayet)
Ayeti kerimede geçen şey demek; nesne, mevcut olan/olacak olan her şey demektir. (bakınız: Mevarid Şey’ maddesi)
Aynı doğrultuda Yüce Rabbimizin benzer beyanları da mevcuttur:
مَا خَلَقْنَا السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضَ وَمَا بَيْنَهُمَٓا اِلَّا بِالْحَقِّ…
Biz, gökleri, yeri ve ikisi arasında bulunan (her şeyi) hak ve hikmete uygun olarak… yarattık…(Ahkâf Sûresi 3. Ayet)
وَمَا خَلَقْنَا السَّمَٓاءَ وَالْاَرْضَ وَمَا بَيْنَهُمَا لَاعِب۪ينَ
Biz yeri, göğü ve arasındaki hiçbir şeyi, oyun olsun diye yaratmadık. (Enbiyâ Sûresi 16. Ayet)
Ayetlerden de anlıyoruz ki; Allah kendisine hiçbir şekilde ortak kabul etmiyor, var olan ve var olacak her şeyin yaratılmasının kendisine ait olduğunu ifade ediyor. Dolayısıyla, yeri, göğü ve ikisi arasında görebildiğimiz, göremediğimiz her şeyi bir ve tek olan Allah yaratmıştır. Bu konuda onun hiçbir ortağı yoktur.
İnsanların ortaya koydukları şeyleri bile kendisinin yarattığını Yüce Mevlâmız şöyle açıklıyor:
وَاللّٰهُ خَلَقَكُمْ وَمَا تَعْمَلُونَ
“Allah sizi de yaptığınız şeyleri de yaratmıştır.” (Sâffât Sûresi 96. Ayet)
Sebebi yaratan sonucu da yaratmış olur yani insanoğlunu yaratan yüce Allah, dolayısıyla insanoğlunun ortaya koymuş olduğu bütün yenilikleri de yaratmış olmaktadır. Bir farkla ki; insanların sebeplerini işledikleri olayların Allah tarafından yaratılma mecburiyeti yoktur. Kısacası insanlar, her zaman istedikleri sonucu elde edemeyebilirler, bu da Allah’ın kader ve takdirine bağlıdır.
Modern hastalıkları da virüsleri de mi Allah yaratıyor yani?
Tabi ki Allah yaratıyor. Hiçbir insan ve teknoloji, var olmayan hiçbir şeyi yoktan var etme gücüne sahip değildir, olamaz da…
Yukarıda da ifade ettiğimiz gibi insanlar, bilerek ya da bilmeyerek sadece bazı sonuçların sebeplerini yerine getirir, Allah celle celalühü da sebepleri yerine getirilmiş olan bu sonuçları isterse yaratır, isterse yaratmaz. Çünkü bazen Allah, sebepsiz yere sonuçlar yarattığı gibi bazen de insanlar tarafından sebebi işlendiği halde beklenen sonucu yaratmamaktadır.
Konuyu hastalıklar ve virüsler özelinde ele alacak olursak, İki cihanın Sultanı Sevgili Peygamberimiz konuyu bütünüyle aydınlığa kavuşturmuştur:
مَا أَنْزَلَ اللَّهُ دَاءً إِلاَّ أَنْزَلَ لَهُ شِفَاءً
Ebû Hüreyre’den (Allah Ondan Razı Olsun) rivayet edildiğine göre, Hz. Peygamber (Allah’ın Salâtı ve Selâmı Onun Üzerine Olsun), şöyle buyurmuştur: “Allah, gönderdiği her bir hastalığın kesinlikle şifasını da göndermiştir.” (Buhârî, Tıb, 1)
Evet yeri, göğü ve ikisi arasında ne varsa her şeyi kim yarattıysa, hastalıkları ve virüsleri de o yaratmıştır. Örnek olarak arz ettiğimiz ayetlere ek olarak, Peygamber Efendimiz bu eşsiz sözüyle zihnimizdeki iki sorunun da cevabını vermiş oldu: Hastalık namına ne varsa hepsini yaratan Allah’tır, onların şifasını yaratan ve yaratacak olan da yine Allah’tır.
O zaman, insanların bulup ortaya koyduğu ilaçları ve tedavi yöntemlerini nasıl anlamalıyız?
Şunu aklımızdan asla çıkarmamalıyız: Hiçbir insan yoktan hiçbir şeyi var edemez. O, sadece Allah tarafından yaratılmış olan mevcut bazı şeyleri birtakım terkiplere sokmak suretiyle ortaya bir şifa sebebi çıkarmaya çalışır. Bunu yaparken;
Allah’ın daha önce yaratmış olduğu bazı nesnelerden yardım alır.
En önemlisi bunları yaparken Allah’ın kendisine hediye olarak ikram ettiği akıl nimetini kullanır.
İşte bu noktada Saffat Suresi 96. Ayeti daha iyi anlıyoruz: “Allah sizi de yaptığınız şeyleri de yaratmıştır.” Çünkü yaptığımız şeyleri yaparken kullandığımız bütün yeteneklerimizin, kabiliyetlerimizin ve imkanlarımızın biricik yaratıcısı, Hazreti Allah’tır. Her şeyiyle varlığını Yüce Allah’a borçlu olan bir insan, çıkıp da “bunu da ben yarattım” sözünü asla diyemez.
O zaman Allah niye bu hastalıkları yaratıyor?
Öncelikle Rabbimizin şu ayetine bir kulak verelim:
اَلَّذ۪ي خَلَقَ سَبْعَ سَمٰوَاتٍ طِبَاقاًۜ مَا تَرٰى ف۪ي خَلْقِ الرَّحْمٰنِ مِنْ تَفَاوُتٍۜ فَارْجِعِ الْبَصَرَۙ هَلْ تَرٰى مِنْ فُطُورٍ ثُمَّ ارْجِعِ الْبَصَرَ كَرَّتَيْنِ يَنْقَلِبْ اِلَيْكَ الْبَصَرُ خَاسِئاً وَهُوَ حَس۪يرٌ
O Allah ki, birbiri ile âhenkli bir şekilde yedi göğü yaratmıştır. Rahmân olan Allah’ın yaratışında hiçbir uygunsuzluk göremezsin. Gözünü çevir de bir bak, bir bozukluk görebiliyor musun? Sonra gözünü, tekrar tekrar çevir bak; göz (aradığı bozukluğu bulmaktan) âciz ve bitkin halde sana dönecektir. (Mülk Suresi 3-4. Ayetler)
Merhameti sonsuz olan Yüce Mevlamız, bırakın yeryüzünü, bütün bir kâinatta göze hoş gelmeyen ve insanı rahatsız eden tek bir cisim dahi yaratmamıştır. Yaratılmış olan her mahlûkun eko sistemde vazgeçilmez bir görevi vardır ve hepsi insanoğlunun lehine ve emrine amade olarak yaratılmıştır.
Buna işaret eden onlarca Kur’an ayetinden iki tanesine bakalım:
وَسَخَّرَ لَكُمْ مَا فِي السَّمٰوَاتِ وَمَا فِي الْاَرْضِ جَم۪يعاً مِنْهُۜ اِنَّ ف۪ي ذٰلِكَ لَاٰيَاتٍ لِقَوْمٍ يَتَفَكَّرُونَ
O Allah, göklerde ve yerde ne varsa hepsini, kendi katından (bir lütfu olmak üzere) siz(in emriniz)e boyun eğdirmiştir. Elbette bunda düşünen bir toplum için ibretler vardır. (Casiye Suresi, 13. Ayet)
هُوَ الَّذ۪ي خَلَقَ لَكُمْ مَا فِي الْاَرْضِ جَم۪يعاً …
O, yerde ne varsa hepsini sizin için/sizin lehinize yaratandır… (Bakara Suresi 29. Ayet)
Gökte ve yerde ne varsa hepsi bizim emrimize hizmetçi kılındıysa, hepsi bizim lehimize olacak şekilde yaratılmışsa o zaman bu hastalıkları Allah niçin yaratmıştır?
Öncelikle şunu çok iyi bilmemiz gerekmektedir:
اِنَّ اللّٰهَ لَا يَظْلِمُ النَّاسَ شَيْـٔاً وَلٰكِنَّ النَّاسَ اَنْفُسَهُمْ يَظْلِمُونَ
Şüphesiz ki Allah, insanlara hiçbir şekilde zulmetmez, fakat insanlar kendilerine zulmederler. (Yunus Suresi 44. Ayet)
Ve bir de;
مَٓا اَصَابَكَ مِنْ حَسَنَةٍ فَمِنَ اللّٰهِۘ وَمَٓا اَصَابَكَ مِنْ سَيِّئَةٍ فَمِنْ نَفْسِكَۜ
Sana gelen (her türlü) iyilik Allah’tandır. Başına gelen (her türlü) kötülük ise (kendi) nefsindendir… (Nisa Suresi 79. Ayet)
Allah insanları, onlara zulmetmek için yaratmamıştır. Merhameti sonsuz olan Allah, insanoğlu için hep iyilik istemiştir.
يُر۪يدُ اللّٰهُ بِكُمُ الْيُسْرَ وَلَا يُر۪يدُ بِكُمُ الْعُسْرَۘ
Allah sizin için kolaylık ister, zorluk istemez. (Bakara Sûresi 185. Ayet)
Ömer b. Hattab’tan -Allah ondan râzı olsun- rivâyet olunan bir hadis i şerif var Peygamber Efendimiz şöyle buyurmuştur:
قَدِمَ عَلَى رَسُولِ اللهِ صلى الله عليه وسلم بِسَبْيٍ، فَإِذَا امْرَأَةٌ مِنَ السَّبْيِ تَبْتَغِي، إِذَا وَجَدَتْ صَبِيًّا فِي السَّبْيِ أَخَذَتْهُ فَأَلْصَقَتْهُ بِبَطْنِهَا وَأَرْضَعَتْهُ، فَقَالَ لَنَا رَسُولِ اللهِ صلى الله عليه وسلم : أَتَرَوْنَ هَذِهِ الْـمَرْأَةَ طَارِحَةً وَلَدَهَا فِي النَّارِ؟ قُلْنَا: لا وَاللهِ، وَهِيَ تَقْدِرُ عَلَى أَنْ لا تَطْرَحَهُ، فَقَالَ رَسُولِ اللهِ صلى الله عليه وسلم : الله أرحم بعباده من هذه بولدها[متفق عليه]
“Rasûlullah (sallellahu aleyhi ve sellem)e esirler getirildi. Aralarında çocuğunu arayan bir de kadın vardı. Esirler arasında bir çocuğu bulunca onu hemen kapıp bağrına bastı ve onu doyasıya emzirmeye başladı.
Bunun üzerine Rasûlullah (sallellahu aleyhi ve sellem) bize şöyle buyurdu:
– Ne dersiniz, bu kadın, bu çocuğunu ateşe atar mı?
– Biz: Hayır, Allah’a yemîn olsun ki, bu kadın ateşe çocuğunu atmamaya gücü yetiyorken, onu ateşe asla atmaz! dedik.
Bunun üzerine Rasûlullah (sallellahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu:
– Allah’a yemin olsun ki, Allah Teâlâ’nın mü’min kullarına olan merhameti, bu kadının çocuğuna olan merhametinden daha büyüktür.” (Buhârî; hadis no: 5653. Müslim; hadis no: 6912)
Bu itibarla kâinatta ve özellikle yeryüzünde cereyan eden bütün olaylar belli bir ahenk içerisinde hep insanın yararına olacak şekilde akıp gitmektedir. Çünkü alemlerin Rabbi olan Mevlamız kainattaki her şeyi, çok sevdiği insanoğlunun gönlüne göre tanzim etmiştir tabir caizse…
Buna rağmen olumsuz olaylarla karşılaşmıyor muyuz? Tabiki karşılaşıyoruz. İşte bunun cevabını yukarıdaki ayetlerde merhameti sonsuz olan Yaratıcımız veriyor: Ben size zulmetmiyorum, siz kendi kendinize zulmediyorsunuz. Başınıza gelen bütün felaketler sizden kaynaklı şeylerdir. Siz istiyorsunuz ben de yaratıyorum.
Tabi Allah’ın bu olumsuz olayları, insanı terbiye etmek için yarattığını da yine kendi eşsiz Kelamından öğreniyoruz. Böylece insanoğlu hem yaptığının cezasını çekecek hem de belki aklı başına gelecektir.
ظَهَرَ الْفَسَادُ فِي الْبَرِّ وَالْبَحْرِ بِمَا كَسَبَتْ اَيْدِي النَّاسِ لِيُذ۪يقَهُمْ بَعْضَ الَّذ۪ي عَمِلُوا لَعَلَّهُمْ يَرْجِعُونَ
İnsanların bizzat kendi işledikleri yüzünden karada ve denizde düzen bozuldu, ki Allah yaptıklarının bir kısmını onlara tattırsın; belki de (tuttukları kötü yoldan) dönerler. (Rûm Sûresi 41. Ayet)
Öyle anlaşılıyor ki eko sistemdeki bozulmalar, insanın başına gelen musibetler ve hastalıklar hep biz insanoğlunun yapıp ettiklerinden kaynaklanmaktadır. Bu yapıp ettiklerimiz bazen bilerek olur bazen de bilmeden olabilir ama olumsuzlukların altından ve arkasından hep cahil, bencil, zalim ve aç gözlü insanoğlu çıkmaktadır. Çok enteresandır ki yukarıdaki ayetten öğrendiğimize göre yaptığımız hataların tam karşılığı olan zararları da yaşatmıyor merhametli Rabbimiz sadece bir kısmını tattırıyor.
Son söz şudur: 1- Eşya ve olayların yaratılmasını Allah’tan başkasına bağlamak şirktir. Hayırlısıyla, şerlisiyle bütün olayların yaratıcısı tek ve biricik olan Yüce Allah’tır. 2- Yeryüzündeki bütün fitne ve fesadın, herc ü mercin yaratıcısı Allah’tır. Fakat bunların yaratılmasına sebep; kötülerin zulmü, ihaneti ve inkârı, iyilerin tembelliği, vurdumduymazlığı ve isyanıdır.
Bu itibarla şunu diyebiliriz: Rabbimizin koyduğu sistemi bozan ve bozmaya çalışan şer güçlerinin ortaya koyduğu emek ve gayret kadar, hidayet ve selametin, huzur ve barışın yolcuları çalışmazsa eğer başımıza istenmedik hadiselerin gelmesi kaçınılmazdır. Vesselâm.