Konunun başlığı haddi aşan bir ifade olabilir ama müsadenizle izah etmeye çalışayım: Öncesiydi-sonrasıydı, azıydı-çoğuydu derken her mübarek Ramazan ayı geldiğinde hatırladığımız ve ümmetin zihnini bulandıran, yüreğini kanatan bir sorunumuz var. Var derken ulusal anlamda yazılan çizilenlerden değil İslam dünyası ölçeğinde karşı karşıya kaldığımız acı tablodan bahsediyorum: İmsak ve iftardaki farklılıklar, bayram yaptığımız günlerdeki ihtilaflar… Şükür ki Diyanet İşleri Başkanlığının öncülüğünde/aralarında bulunduğu bir heyet bu problemin çözümü konusunda hummalı bir çalışma yürütüyor. Rabbim akıbetini ve akıbetimizi hayreylesin. Bu konu sadece kendi içimizde bir müşkil olmadığı için çözümünde belki çok ciddi aşılmazlarla karşı karşıya kalacağız. Fakat kendi içimizde ve ortak akılla hareket edildiğinde çözülmesi çok kolay olan bir problemden söz ediyorum ben: Kur’an’da Birlik.
Yukarıda bahsettiğim takvim mevzusu gibi ulusal ve uluslararası bir problem gibi görünmese de her Ramazan ayı geldiğinde benim durumumda olanları üzen, derinden etkileyen bir karmaşadan bahsediyorum: Mukâbele okuyan ve takip eden insanlar olarak ya da okullarda ve kurslarda Kur’an okuyan/öğreten talebeler/hocalar olarak “bugün kaçıncı sayfadayız” sorusuna bir türlü aynı cevabı veremiyoruz. Baskı ve yayın evindeki farklılıklar, malesef sayfaları da farklılaştırıyor. Hatta son cüzdeki sayfa düzeni ve surelerin yerleşimi de ayrı bir çeşitlilik arz ediyor. Harfine, harekesine kadar tek formda bize kadar ulaşmış Allah’ın Yüce Kelâm’ını hiç değilse kendi ülkemizde tek bir formda düzenlemek çok mu zor… Yoksa ben gereğinden fazla mı pimpirikliyim. Ne dersiniz…