Hz. Aişe (Radıyellâhu anhâ) Kimdir?
Ümmü’l-mü’minîn Âişe bint Ebî Bekr. (ö. 58/678)
Hz. Ebû Bekir’in kızı ve Hz. Peygamber’in hanımı.
Babası Ebû Bekir, (Radıyellâhu anh) es-Sıddîk lakabıyla tanındığı için kendisine Âişe es-Sıddîka binti’s-Sıddîk da denilmiştir.
Müminlerin annelerinin sonuncusu.
Hz. Aişe’nin (Radıyellâhu anhâ) Başından Geçen Bazı Önemli Olaylar
Hz. Âişe’nin (Radıyellâhu anhâ) iştirak ettiği en mühim seferlerden biri, hicretin 5. yılı (bazı kaynaklara göre 6. yıl) Şâban ayındaki (Ocak 627) Benî Mustalik Gazvesi’dir. Kaybettiği gerdanlığını bulmak düşüncesiyle bindiği devesinden ayrılmış ve ordudan geriye kalmıştır. Sefer dönüşü iftiraya maruz kalmıştır. (Kendisini bulup orduya yetiştiren sahabi Safvan b. Muattal (Radıyellâhu anh)) Konu ile ilgili olarak Annemizi temize çıkaran Nur Suresinin 11-20. Ayetleri indirilmiştir.
Hz. Âişe (Radıyellâhu anhâ) katıldığı bir başka seferde (Mekke fethi yahut Zâtürrika‘) kardeşi Esmâ’dan (Radıyellâhu anhâ) ödünç aldığı gerdanlığı yine kaybetti. Hz. Peygamber gerdanlığın aranması için bazı kimseleri gönderdi. Müslümanlar susuz bir yerde bulunuyorlardı. Sabah namazı vakti yaklaştığı ve su da olmadığı için gerek Hz. Ebû Bekir (Radıyellâhu anh) gerekse diğer bazı müslümanlar Hz. Âişe’ye (Radıyellâhu anhâ) çok kızdılar. Bunun üzerine teyemmüm âyeti nâzil oldu. Babası ve diğer müslümanlar hayırlı bir işe vesile olduğu için ona dua ettiler.
Hz. Aişe (Radıyellâhu anhâ) Ne Zaman Vefat Etmiştir?
Altmış beş (65) yaşında iken 17 Ramazan 58 (14 Temmuz 678) Çarşamba gecesi, vitir namazını kıldıktan sonra Medine’de vefat etti.
Bir zaruret olmadığı müddetçe gece cenaze defnedilmesi mekruh olmasına rağmen hemen o gece Baki’ Kabristanına defnedilmiştir.
ÂİŞE (Radıyellâhu anhâ) ANNEMİZİN ŞAHSİYETİ ve FAZİLETİ
Hz. Aişe (Radıyellâhu anhâ) Peygamber Efendimizin (sallellâhü aleyhi ve sellem) En Sevdiğiydi
Hz. Peygamber (sallellâhü aleyhi ve sellem) hicretin 11. yılı Safer ayının (Mayıs 632) son haftasında rahatsızlanınca, diğer hanımlarının iznini alarak Hz. Âişe’nin (Radıyellâhu anhâ) odasına geçti ve mübârek başı onun kucağında olduğu halde vefat etti ve onun odasına defnedildi.
Amr b. Âs, Allah Rasulü’ne, (sallellâhü aleyhi ve sellem) “İnsanlar içinde kim size daha sevgili?” diye sorunca, “Aişe” buyurdu.( İbn Hacer, el-İsâbe, IV, 588)
Allah Rasulü’nün (sallellâhü aleyhi ve sellem) “İşte Cebrail, seni selamlıyor.”( Müslim h.no: 6457) ifadesinde belirttiği gibi bizzat meleğin selamına nail oldu.
Peygamber Efendimiz (sallellâhü aleyhi ve sellem) O’na olan sevgisinden dolayı Ayşe, Uveyş ve Aiş de dediği olurdu. Beyaz tenli olduğundan dolayı da Humeyra dermiş. Kendisinden bahsedenler, Allah Rasulünün sevgilisi ya da Allah’ın sevgilisinin sevgilisi derlermiş. Haliletü Halilillâh.
O (Radıyellâhu anhâ) da Peygamber Efendimizi (sallellâhü aleyhi ve sellem) çok sever ve kıskanırdı hatta vefat eden ilk hanımı Hz. Hatice’yi (Radıyellâhu anhâ) bile kıskandığı olurmuş.
Hz. Aişe Peygamberimize Olan Sevgisinin Gereğini Yapardı
Hz. Peygamber’e (sallellâhü aleyhi ve sellem) karşı beslediği derin sevgi yanında ona itaat ve emirlerine dikkat etmekle de temayüz etmişti. Geceleri namaz kılar, günlerinin çoğunu oruçla geçirirdi. Öksüz ve fakir çocukları himayesine alır, onların terbiye ve yetiştirilmesine itina gösterir, sonra da kendilerini evlendirirdi.
Peygamber Efendimizin (sallellâhü aleyhi ve sellem) yanına defnedilmeyi planlarken önce babası sonra da Hz. Ömer’in (Radıyellâhu anh) isteğini kıramamış onları kendisine tercih etmiştir.
Hz. Âişe’nin Yanında ve Hakkında Vahiyler İnmiştir
Peygamber Efendimiz (sallellâhü aleyhi ve sellem), kendisine en çok vahyin Hz. Âişe (Radıyellâhu anhâ) ile birlikte bulunduğunda geldiğini beyan buyurmuştur.
Hz. Peygamber’in (sallellâhü aleyhi ve sellem) hanımı olması yanında ifk, îlâ, tahyîr ve teyemmüm hadiseleri dolayısıyla kendisi hakkında Kur’an âyetleri nâzil olmuştur.
Hz. Aişe Fakir ve Mütevâzıydi
Zengin bir babanın kızı, devlet başkanı bir Peygamberin hanımıydı. Zamanla kendi arzusuyla fakirliğe alıştı. Kız kardeşinin oğlu Urve’ye (Radıyellâhu anh) Peygamber-i Ekber’in (sallellâhü aleyhi ve sellem) ev halini anlatırken, “İki ay geçer, evde ocak tütmezdi.” demişti. Urve, “Teyze! Maîşetiniz neydi?” diye sorunca, “İki siyah şey; hurma ve su. Yalnız, Allah Rasulü’nün (sallellâhü aleyhi ve sellem) ensardan olan komşularının koyunları vardı. Sütünden bize ikram eder, içirirlerdi.” (Buhari, H. No: 2575; Müslim, H. No: 2972) buyurdu.
Hz. Aişe Peygamber Efendimizin (sallellâhü aleyhi ve sellem) En Özel Hizmetlerini Görürdü
Hz. Aişe; Allah Rasulü’nün (sallellâhü aleyhi ve sellem) misvağını yıkar (Ebû Davûd, H. No: 52), saçlarını tarar (Buharî, H. No: 5925), kokusunu sürerdi. Efendimiz (sallellâhü aleyhi ve sellem) yolda, izde uyuduğunda başını Hz. Aişe’nin (Radıyellâhu anhâ) dizi üzerine koyardı. (Buharî, H. No: 334) Hatta kendisiyle iki defa yarıştı.
Hz. Aişe Peygamber Efendimizin (sallellâhü aleyhi ve sellem) Sırdaşıydı
Peygamber Efendimiz (sallellâhü aleyhi ve sellem) bir gün Hz. Aişe’ye (Radıyellâhu anhâ), Mekke’nin fethi için hazırlık yapmasını fakat bu durumu kimseye açmamasını emreder sonra da evden ayrılır. Biraz sonra Hz. Ebu Bekir (Radıyellâhu anh) içeriye girer. Hz. Aişe’nin (Radıyellâhu anhâ) yanında kalburlanan buğdayı görünce kızına, “Niçin bu yiyeceği hazırlıyorsun?” diye sorar. Hz. Aişe (Radıyellâhu anhâ) susar, cevap vermez. Hz. Ebu Bekir, “Allah Rasulü bir yere cihada gitmeyi mi murad etti?” diye sualini yeniler. Hz. Aişe (Radıyellâhu anhâ) yine susar. Ebû Bekir, sırasıyla, “Nereye gitmek istiyor; Benu’l-Esfer, Necid Halkı, Kureyş mi?” diye sorar, fakat Aişe bunların hiç birine cevap vermez. Daha sonra içeriye Allah Rasulü (sallellâhü aleyhi ve sellem) girer. Hz. Ebû Bekir aynı soruları ona da sorar. “Belki de Kureyş üzerine gideceksiniz?” deyince, Allah Rasulü (sallellâhü aleyhi ve sellem), “Evet.” buyurur. (Beyhakî, Delâilu’n-Nübüvve, V, 9)
Hz. Âişe İbadetine Düşkündü Gözü Yaşlı İdi
Kasım b. Abdurrahman (Radıyellâhu anh) şunları söylemektedir: “Sabah evden çıktığımda önce halam Hz. Aişe’nin (Radıyellâhu anhâ) evine uğrar, ona selam verirdim. Yine bir sabah uğradığımda Hz. Aişe (Radıyellâhu anhâ) kıyam halinde tesbih ediyor, “Allah bize lütfuyla muamele etti de bizi kavurucu azaptan muhafaza buyurdu.”(Tûr, 52/27.) (mealindeki) ayeti okuyor, dua ediyor, ağlıyor ve ayet-i tekrar ediyordu. Ayakta durmaktan usanana kadar durdum onu bekledim. Sonra bir ihtiyacım için çarşıya gittim. Tekrar evine döndüm. Halam aynı şekilde namaza devam ediyor ve ağlıyordu.” (İbn Receb, Fethu’l-Barî, IV, 247)
Bir Arefe günü kardeşi Abdurrahman (Radıyellâhu anh) yanına girdiğinde Onu oruçlu bir halde üzerine su serpilirken görür ve “Artık orucunu boz.” der. Hz. Aişe (Radıyellâhu anhâ), “Allah Rasulü’nden ‘Arafe günü tutulan oruç, geçen bir yılın günahına kefaret olur.’ hadisini duyduğum halde mi iftar edeyim?!” dedi. (Ahmed, Müsned, H. No: VI, 128) O halde oruca devam etti.
Hz. Âişe Cömertti İnfakı Çok Severdi
Hz. Aişe (Radıyellâhu anhâ), hasırın izleri yüzünde görülen Peygamber-i Ekber’le (sallellâhü aleyhi ve sellem) aynı evde yıllarca yaşamış; Onun, bulunca tasadduk eden, bulamayınca da fukaraya, ”Git al! Benim üzerime yazdır.” deyişine şahit olmuştu. Bu yüzden o da ne bulursa tasadduk ederdi. Bundan dolayı en yakınları tarafından da tenkit edilirdi. Birgün Hz. Muaviye kendisine 100 bin dirhem gönderince tamamını fakirlere taksim etmiş, yanında tek bir dirhem bırakmamıştı. Bunun üzerine Berîre, “Oruçlusun! Bir dirheme bize et alsaydın ya!” deyince, “Eğer hatırlasaydım yapardım.” demişti. (İbn Sa’d, et-Tabakâtu’l-Kübrâ, VIII, 67)
Hz. Aişe’nin (Radıyellâhu anhâ) İlmi ve Zekâsı
O hem baba evinde, hem Peygamber’in (sallellâhü aleyhi ve sellem) yanında zekâsı, anlayış kabiliyeti, öğrenme arzusu, kuvvetli hâfızası, aşk ve imanı sayesinde en iyi şekilde yetişti ve başkalarına nasip olmayan bilgiler edindi. Arap dilini maharetle kullanması yanında Arap şiirini de çok iyi bilirdi. Lebîd’in birçok beyti, Kâ‘b b. Mâlik’in hemen bütün kasideleri, Hassân b. Sâbit ve Abdullah b. Revâha’nın manzumeleri onun ezbere bildiği şiirler arasında yer alır. Kur’an ve hadisin anlaşılması için olduğu kadar Arap dili bakımından da şiirin önemine işaret ederek, “Çocuklarınıza şiir öğretiniz ki dilleri tatlansın” derdi.
Tâbiîn devrinin birçok hukukçusu, yüksek seviyedeki hukuk bilgisinden faydalanmak üzere kendisiyle ilmî istişarelerde bulunmuştur.
Rivayet ettiği hadislerin sayısı 2210’dur. Binden fazla hadis rivayet eden ve “müksirûn” diye adlandırılan yedi sahâbînin dördüncüsü oldu. Hz. Âişe’den (Radıyellâhu anhâ) hadis nakledenlerin sayısı 200’den fazladır.
Ashaptan bazılarının vefat etmiş olması, birçoğunun da fetihler sebebiyle muhtelif bölgelere gitmesi sonucunda Medine’de çok az sahâbî kalmıştı. Hz. Âişe’nin (Radıyellâhu anhâ) varlığı sayesinde, “Peygamber şehri Medine” ilim merkezi olmaya devam etti. Bu şehirde onun yıllarca süren eğitim ve öğretim faaliyetleri sonunda, İslâm ilimlerinin temellerinin atılması ve ilmî hareketin gelişmesi yanında, hadis ve fıkıh sahalarında Medine ekolü teşekkül etti. Hz. Âişe (Radıyellâhu anhâ), yalnızca şifahî sorularla değil aynı zamanda muhtelif şehir ve bölgelerde yaşayan müslümanların mektupla sordukları sorulara da cevaplar vermiştir.
Şer’i hükümlerin dörtte biri “Aişe’den (Radıyellâhu anhâ) rivayet edildi.” dense (İbn Hacer, Fethu’l-Bârî, VII, 107) hiç de mübalağa olmaz.
Ebû Musa el-Eşarî, (Radıyellâhu anh) şöyle demektedir: “Biz Peygamber’in ashabına bir hadis müşkil olduğunda/bir mevzu anlaşılmadığında gider Hz. Aişe’ye (Radıyellâhu anhâ) sorar; konuyla alakalı onda yeterli derecede ilim bulurduk.” (Tirmizî, H. No: 38)
Kabîsa bin Züeyb de, O’nun ilmî derinliğine şu ifadelerle tanıklık etmektedir: “Aişe (Radıyellâhu anhâ) insanların en âlimiydi. Sahabenin büyükleri de O’na sorardı.”(Zehebî, Siyer-u A’lâmi’n-Nübelâ, IV, 282)
Kız kardeşi Esma’nın oğlu olması cihetiyle Hz. Aişe’ye (Radıyellâhu anhâ) en yakın olanlardan Urve b. Zübeyr de, (Radıyellâhu anh) “Allah’ın kitabı, Rasulü’nün Sünnet’i, Arap şiiri ve bir farzı Hz. Aişe’den (Radıyellâhu anhâ) daha iyi bilenini görmedim.” demiştir. (İbn Ebî Şeybe, Musannef, VIII, 517)
Hz. Aişe’nin (Radıyellâhu anhâ) Kadınların Eğitiminde Çok Önemli Bir Yere Sahipti
Hz. Peygamber (sallellâhü aleyhi ve sellem) zamanından başlamak üzere kadınların eğitim ve öğretimiyle çok yakından meşgul oldu; çevresinde ders dinleyen ve hadis nakleden birçok kız ve kadın yer aldı. Böylece o hem bizzat, hem de yetiştirdiği öğrencileri ile İslâm dünyasında kadınların ilimle meşgul olmaları gerektiğini, hiçbir tereddüde meydan vermeyecek şekilde göstermiş oldu.
Allah Rasulü, (sallellâhü aleyhi ve sellem) ümmetinin yarıdan fazlasını oluşturan kadınlara İslâm ahkamını -daha çok- O’nun vasıtasıyla anlattı.
Bu Yazı, 8 Mart Kadınlar Günü dolayısıyla konferans notları olarak Diyanet İslam Ansiklopedisi Âişe maddesinden ve https://ihsansenocak.com/hz-aise-dosyasi/ adlı sitede yayınlanan “Aişe Dosyası”ndan istifade edilerek hazırlanmıştır. R.T.